LaPToPLu DiLeNCi
3 posters
onbirfene :: Diğer :: Komik & İlginç
1 sayfadaki 1 sayfası
LaPToPLu DiLeNCi
LaPToPLu DiLeNCi
Niyazi dilenciydi; ama ne dilenci...
Küçükken kaçırılmış, iğneli fıçılara atılmıştı.
Berbat geçmişti çocukluğu.
Bazen bir sokak köşesinde, kendisini kaçıran bohçacı kadın Fadime’nin koca memelerine gömülmüş, uyuyormuş gibi yaptırılıyor; bazen tıkanmış bir kavşakta arabaların önüne atlatılıyor, bazen de bir cami önünde, ağzında köpükler, bayılmış taklidi yaptırılıyordu.
İşkolik bir kadındı Fadime; çok titiz bir dilenciydi. Kaçırılacak çocukları bizzat belirler, ümit vermeyenlerle hiç uğraşmazdı. Niyazi’yi ilk dondurmacıya yalvarırken keşfetmiş, onun ileride büyük bir dilenci olacağını anlamıştı. Onu bizzat döve döve kaçırmış, iğneli fıçıya elleriyle koymuş, ilk işine gönderilirken de kolunu hayır duaları arasında bizzat kırmıştı.
Fadime’nin bir de at arabacısı kocası vardı; Mülayim. Kaderin serseri bir tokatı onu Fadime’yle birleştirmiş, hayatını zindan etmişti. Her akşam kaçırılan çocuklarla sıraya giriyor, dayağını yiyor, bir köşeye kıvrılıp acılar içerisinde uyuyordu. Bu dayak işi otomatikleşmişti. Ne dayağı yiyen, ne de atan nedenini bilmiyordu artık. Mülayim, uykusu kaçtığı gecelerde çaktırmadan, bozuk paraları tasnif eden Fadime’yi gözlüyor; bir yandan da horluyormuş gibi sesler çıkartıyordu. Herkesin uyuduğundan emin olan Fadime, kilitli sandığından çıkarttığı ciddi iş hanımı elbiselerini giyiyor; aynada kendisini seyrediyordu. Siyah çerçeveli dikdörtgen gözlüklerinin üzerinden, uyuyan bebeleri, Mülayim’i kolluyor; elinde kalem aynaya sessiz konferanslar veriyordu. Bohçasından laptopunu çıkartıyor; bir sonraki günün dualarını çalışıyor, harita üzerinde dileneceği noktaları tesbit edip, çıktılar alıyordu.
Bir gece Fadime gözaltına alındı. Otoyol boyunca yorgun argın eve dönerken, kendisini polis minibüsünde buldu. Otoyolda kamyoncularla fuhuş yapanlardan sanılmıştı.
Çok kırıldı gururu.
Ağladı.
İşte o gece Fadime’siz evde ışık hiç sönmedi. Mülayim eve atını aldı. Niyazi ise laptopun başına oturdu. Çok zekiydi Niyazi; kaçırıldığı ailesinde, babasının askerlik arkadaşı bir dehaydı!
Önce tuşlar, İngilizce deyimler falan derken geceyarısına doğru İngilizce’yi çözdü.
Saatler 24:00 ü gösterdiğinde bir web sitesi kurmuştu bile. Sonra kendini, zamanı, bilginin sınırlarını aştı. Bill Gates’in Homepage’inde artık; “ben bir ürkütülmüş vakvakım” yazısı çıkıyordu. “Microsoft” “Macrohard” olmuş; Nasa’nın ancak üç kişinin girebildiği sayfalarında Tarkan’ın en salak pozları yer alıyordu. Ülkenin dış borcunu siliverdi, hatta Avrupa Topluluğu bankalarının içini boşalttı. O sırada Kartal’daki bir cezaevinden kutlama mesajı bile aldı.
Ne bilgilere ulaştığını, hangi noktada olduğunu bilmiyordu. Bu muazzam “Hacker”lığının farkında bile olmadan, büyük bir korkuyla laptopu kapattı; Fadime’nin yatağında, atına tımar yapan Mülayim’in yanına kıvrılıp uyudu.
Fadime ertesi gün salıverildi. Araya bir bakan girmiş; büyük hata düzeltilmişti.
Ama kırılan gururu gibi, su testisi de su yolunda kırıldı. Eve eli boş gitmemek için kendisini Mercedes’in altına atarken havaya fazla girdi, abarttı ve sekiz oldu.
Öldü.
Onu yerde Picasso tablosu gibi gören dilenci dostları; yeni kaçırdıkları çocuklara, örnek alacakları Fadime’nin çivili tekerlek izli bedeni gösterdiler. Fadime o haliyle sağ kalabilseydi artık para basar; en iyi plastik cerrahları; o görüntüsünü koruyabilmek, iyileşememek için sıraya dizerdi ama kalamadı. Ardında bohçası, içinde laptopu, kırılmış gururu, ezilmiş bedeni, ülkeye armağan ettiği kırık kollu pek çok dilenciyle;
bu dünyadan; diline en çok doladığı dünyaya göçtü gitti.
** ** **
Artık bir uçurtma, kırık kolu-kanadı iyileşmiş bir kuş gibi yuvadan uçma zamanı gelmişti.
Niyazi, önce Mülayim’le, sonra da Monaco maçı gecesi kaçırılmış tiner sorumlusu Prekazi Cevat’la vedalaştı. Fadime’nin laptopunu da alarak sabah seher vakti düştü yollara. Kendisine elektrik ve telefon hatlarına yakın bir sokak köşesi seçti. Gerekli bağlantıları yaptı; açıldı dünyaya.
İlk kurduğu site http://www.allahrizasiicin.com oldu. Her ülkenin kredi kartları güvenli servislerden kabul ediliyor, parayı gönderene seçeceği dilden dua ediliyordu.
Grafikler muhteşemdi; siteye girenlerin ekranları içeriden kirli bir bezle siliniyor; avuç açmış eller ekran koruyucu gibi gezinip duruyordu.
Ara sıra ekrandan; “amanin yavreeeem” sesleri duyuluyordu.
Alış veriş sitesi önce; kağıt mendil, gül, yara bandı, kalem falan satarken; zamanla herşeyi – ama herşeyi satmaya başladı. Çin, Katyusha füzelerini üçüncü dünya ülkelerine satarken Niyazi diyor, başka birşey demiyordu. Dünya ticaretinin kalbi sokağın köşesinde, elektrik direğinin dibinde, pembe taşların üzerinde atıyordu. Klavye tuşlarının aralarına, sokak iti Karabaş’ın pireleri dökülürken; Wall Street’de, brokerlara hayat öpücüğü veriliyor, kalp masajları yapılıyordu.
Bir gün UB (United Beggars) organizasyonunu kurdu. Kitleler peşine takılmıştı.
Bill Gates’in özel e-mail adresi bile bgates@dilenci.org olmuştu. En sonunda bu iş başka bir boyuta taşındı; bütün internet Niyazi’ye bağlandı. Niyazi artık kraldı; çıplak kral.
NOL (Niyazi On Line) bu arada Fadime’den aldığı iş disiplini ile kasketine atılan bozuk paraları da kabul ediyor, hayır duaları etmeyi ihmal etmiyordu.
Küçücük tekerlekli eski bir bebek arabasına kamufle ettiği, evrenin en gelişmiş servis sağlayıcısına bir gün zabıta el koydu. Bir kamyonetin arkasına, kokoreç arabalarının yanına atıverdiler.
Niyazi’yi de dövdüler.
Kaçarken, kapağı açık kanalizasyon deliğini göremedi;
çığlıklar, beddualar arasında bok yoluna gitti Niyazi.
Ve rüya bitti.
Ülke yine borç bataklığına daldı.
Para pul oldu; işsizlik, enflasyon aldı başını gitti.
Ama kimse bilmedi, bilemedi;
neden bir dönem bu ülkede herşeyin yolunda gittini,
neden herkesin bir dönemcik de olsa mutlu olabildiğini.
Kimdi bu perde arkasında, Bülten Sokak köşesinde, direğin dibine her sabah önünü süpürüp oturan, dünyayı fare gibi oynatan deha? Kimsecikler tanıyamadı.
** ** **
Bugünlerde internet bağlantınız yine eskisi gibi sık sık arızalanıyor, kopuyorsa,
işten çıkartılmış, yine borç girdabındaysanız, alacaklılarınız kapıları kırıyorsa
yine yurt dışında para dilenme operasyonları başlamışsa;
bir Fatiha da Niyazi için;
bu ülkenin meçhul askeri, laptoplu dilencinin ruhu için siz okuyun.
Allah ne muradınız varsa versin.
Niyazi dilenciydi; ama ne dilenci...
Küçükken kaçırılmış, iğneli fıçılara atılmıştı.
Berbat geçmişti çocukluğu.
Bazen bir sokak köşesinde, kendisini kaçıran bohçacı kadın Fadime’nin koca memelerine gömülmüş, uyuyormuş gibi yaptırılıyor; bazen tıkanmış bir kavşakta arabaların önüne atlatılıyor, bazen de bir cami önünde, ağzında köpükler, bayılmış taklidi yaptırılıyordu.
İşkolik bir kadındı Fadime; çok titiz bir dilenciydi. Kaçırılacak çocukları bizzat belirler, ümit vermeyenlerle hiç uğraşmazdı. Niyazi’yi ilk dondurmacıya yalvarırken keşfetmiş, onun ileride büyük bir dilenci olacağını anlamıştı. Onu bizzat döve döve kaçırmış, iğneli fıçıya elleriyle koymuş, ilk işine gönderilirken de kolunu hayır duaları arasında bizzat kırmıştı.
Fadime’nin bir de at arabacısı kocası vardı; Mülayim. Kaderin serseri bir tokatı onu Fadime’yle birleştirmiş, hayatını zindan etmişti. Her akşam kaçırılan çocuklarla sıraya giriyor, dayağını yiyor, bir köşeye kıvrılıp acılar içerisinde uyuyordu. Bu dayak işi otomatikleşmişti. Ne dayağı yiyen, ne de atan nedenini bilmiyordu artık. Mülayim, uykusu kaçtığı gecelerde çaktırmadan, bozuk paraları tasnif eden Fadime’yi gözlüyor; bir yandan da horluyormuş gibi sesler çıkartıyordu. Herkesin uyuduğundan emin olan Fadime, kilitli sandığından çıkarttığı ciddi iş hanımı elbiselerini giyiyor; aynada kendisini seyrediyordu. Siyah çerçeveli dikdörtgen gözlüklerinin üzerinden, uyuyan bebeleri, Mülayim’i kolluyor; elinde kalem aynaya sessiz konferanslar veriyordu. Bohçasından laptopunu çıkartıyor; bir sonraki günün dualarını çalışıyor, harita üzerinde dileneceği noktaları tesbit edip, çıktılar alıyordu.
Bir gece Fadime gözaltına alındı. Otoyol boyunca yorgun argın eve dönerken, kendisini polis minibüsünde buldu. Otoyolda kamyoncularla fuhuş yapanlardan sanılmıştı.
Çok kırıldı gururu.
Ağladı.
İşte o gece Fadime’siz evde ışık hiç sönmedi. Mülayim eve atını aldı. Niyazi ise laptopun başına oturdu. Çok zekiydi Niyazi; kaçırıldığı ailesinde, babasının askerlik arkadaşı bir dehaydı!
Önce tuşlar, İngilizce deyimler falan derken geceyarısına doğru İngilizce’yi çözdü.
Saatler 24:00 ü gösterdiğinde bir web sitesi kurmuştu bile. Sonra kendini, zamanı, bilginin sınırlarını aştı. Bill Gates’in Homepage’inde artık; “ben bir ürkütülmüş vakvakım” yazısı çıkıyordu. “Microsoft” “Macrohard” olmuş; Nasa’nın ancak üç kişinin girebildiği sayfalarında Tarkan’ın en salak pozları yer alıyordu. Ülkenin dış borcunu siliverdi, hatta Avrupa Topluluğu bankalarının içini boşalttı. O sırada Kartal’daki bir cezaevinden kutlama mesajı bile aldı.
Ne bilgilere ulaştığını, hangi noktada olduğunu bilmiyordu. Bu muazzam “Hacker”lığının farkında bile olmadan, büyük bir korkuyla laptopu kapattı; Fadime’nin yatağında, atına tımar yapan Mülayim’in yanına kıvrılıp uyudu.
Fadime ertesi gün salıverildi. Araya bir bakan girmiş; büyük hata düzeltilmişti.
Ama kırılan gururu gibi, su testisi de su yolunda kırıldı. Eve eli boş gitmemek için kendisini Mercedes’in altına atarken havaya fazla girdi, abarttı ve sekiz oldu.
Öldü.
Onu yerde Picasso tablosu gibi gören dilenci dostları; yeni kaçırdıkları çocuklara, örnek alacakları Fadime’nin çivili tekerlek izli bedeni gösterdiler. Fadime o haliyle sağ kalabilseydi artık para basar; en iyi plastik cerrahları; o görüntüsünü koruyabilmek, iyileşememek için sıraya dizerdi ama kalamadı. Ardında bohçası, içinde laptopu, kırılmış gururu, ezilmiş bedeni, ülkeye armağan ettiği kırık kollu pek çok dilenciyle;
bu dünyadan; diline en çok doladığı dünyaya göçtü gitti.
** ** **
Artık bir uçurtma, kırık kolu-kanadı iyileşmiş bir kuş gibi yuvadan uçma zamanı gelmişti.
Niyazi, önce Mülayim’le, sonra da Monaco maçı gecesi kaçırılmış tiner sorumlusu Prekazi Cevat’la vedalaştı. Fadime’nin laptopunu da alarak sabah seher vakti düştü yollara. Kendisine elektrik ve telefon hatlarına yakın bir sokak köşesi seçti. Gerekli bağlantıları yaptı; açıldı dünyaya.
İlk kurduğu site http://www.allahrizasiicin.com oldu. Her ülkenin kredi kartları güvenli servislerden kabul ediliyor, parayı gönderene seçeceği dilden dua ediliyordu.
Grafikler muhteşemdi; siteye girenlerin ekranları içeriden kirli bir bezle siliniyor; avuç açmış eller ekran koruyucu gibi gezinip duruyordu.
Ara sıra ekrandan; “amanin yavreeeem” sesleri duyuluyordu.
Alış veriş sitesi önce; kağıt mendil, gül, yara bandı, kalem falan satarken; zamanla herşeyi – ama herşeyi satmaya başladı. Çin, Katyusha füzelerini üçüncü dünya ülkelerine satarken Niyazi diyor, başka birşey demiyordu. Dünya ticaretinin kalbi sokağın köşesinde, elektrik direğinin dibinde, pembe taşların üzerinde atıyordu. Klavye tuşlarının aralarına, sokak iti Karabaş’ın pireleri dökülürken; Wall Street’de, brokerlara hayat öpücüğü veriliyor, kalp masajları yapılıyordu.
Bir gün UB (United Beggars) organizasyonunu kurdu. Kitleler peşine takılmıştı.
Bill Gates’in özel e-mail adresi bile bgates@dilenci.org olmuştu. En sonunda bu iş başka bir boyuta taşındı; bütün internet Niyazi’ye bağlandı. Niyazi artık kraldı; çıplak kral.
NOL (Niyazi On Line) bu arada Fadime’den aldığı iş disiplini ile kasketine atılan bozuk paraları da kabul ediyor, hayır duaları etmeyi ihmal etmiyordu.
Küçücük tekerlekli eski bir bebek arabasına kamufle ettiği, evrenin en gelişmiş servis sağlayıcısına bir gün zabıta el koydu. Bir kamyonetin arkasına, kokoreç arabalarının yanına atıverdiler.
Niyazi’yi de dövdüler.
Kaçarken, kapağı açık kanalizasyon deliğini göremedi;
çığlıklar, beddualar arasında bok yoluna gitti Niyazi.
Ve rüya bitti.
Ülke yine borç bataklığına daldı.
Para pul oldu; işsizlik, enflasyon aldı başını gitti.
Ama kimse bilmedi, bilemedi;
neden bir dönem bu ülkede herşeyin yolunda gittini,
neden herkesin bir dönemcik de olsa mutlu olabildiğini.
Kimdi bu perde arkasında, Bülten Sokak köşesinde, direğin dibine her sabah önünü süpürüp oturan, dünyayı fare gibi oynatan deha? Kimsecikler tanıyamadı.
** ** **
Bugünlerde internet bağlantınız yine eskisi gibi sık sık arızalanıyor, kopuyorsa,
işten çıkartılmış, yine borç girdabındaysanız, alacaklılarınız kapıları kırıyorsa
yine yurt dışında para dilenme operasyonları başlamışsa;
bir Fatiha da Niyazi için;
bu ülkenin meçhul askeri, laptoplu dilencinin ruhu için siz okuyun.
Allah ne muradınız varsa versin.
esra-r- Normal Üye
- Mesaj Sayısı : 174
Yaş : 32
Nereden : derinlerde bir cennet..
Kayıt tarihi : 22/06/08
Geri: LaPToPLu DiLeNCi
ya belki pek çoğunuz bu başlıı gördü ama böle bi hikayeye hiç yorum yazılmadıysa bn bunu okunmamasına bağlarım..nolur uzunluuna bakmayalım...hem güldüren hem düşündüren trajikomik bi hikaye..
esra-r- Normal Üye
- Mesaj Sayısı : 174
Yaş : 32
Nereden : derinlerde bir cennet..
Kayıt tarihi : 22/06/08
Geri: LaPToPLu DiLeNCi
zevk meselesi dicem ama..nien beğenmedini anlamadım
esra-r- Normal Üye
- Mesaj Sayısı : 174
Yaş : 32
Nereden : derinlerde bir cennet..
Kayıt tarihi : 22/06/08
Geri: LaPToPLu DiLeNCi
bana göreyse sınır tanımayan bi hayal gücü ve harika betimlemelrn birleşimi bi yazı olmuş...ama sanırım tek okuyan da sensin ha..
esra-r- Normal Üye
- Mesaj Sayısı : 174
Yaş : 32
Nereden : derinlerde bir cennet..
Kayıt tarihi : 22/06/08
Geri: LaPToPLu DiLeNCi
bende okudum esra sevdimde ama bazı yerler cumleler sacma olmus ama genede guzel
japon- Yeni Üye
- Mesaj Sayısı : 92
Kayıt tarihi : 04/07/08
onbirfene :: Diğer :: Komik & İlginç
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz